Plansız yola çıktığım bu günde Eskihisar–Topçular feribotunda yaptığım kahvaltı ile ayıldım. Aklımda, vefa borcum olan eski komşum, yarı annem Seval teyzemi sürpriz ziyaret etmek vardı. O yüzden Karamürsel’e doğru sürdüm. Evde olmadığını öğrendiğim zaman sürpriz planım yerini o an tabelasını gördüğüm İznik gölünü turlama ile değişti. 🙂
Rota: Karamürsel, İznik, Yenişehir, Orhangazi – Göl Gezisi
Motosiklet hayattır
Belki herkes okumuştur ama okumayanlar ve yeni başlayacaklar için paylaşmakta fayda var 😉
Babadan Oğula,
Birçok babanın korkusu oğlunun motosiklete binmesidir. Ölümden ve başka her türlü tehlikeli durumun çocuklarının başına gelmesinden korkarlar. Benim senin başına gelmesinden en çok korktuğum şey ise hayatın zevklerini almadan yaşayan bir eğreltiotu olmandır.
Eğer yapmak istediğin şey orada duruyorsa ve aranızda bir tehlike dikilmişse, senin yapman gereken o tehlikeyi bertaraf edip, istediğin şeye ulaşmaktır. İşte bunu yapamazsan hayatın ancak bir eğrelti otununki kadar heyecanlı olabilir.
Motosiklete bin oğlum, ama dikkat et, Motosiklet tehlikelidir.
O tehlikenin üzerine aptal gibi gitme. Unutma Sun Tzu der ki; “kötü komutanlar önce savaşa girer, sonra nasıl kazanacağını düşünürler; iyi komutanlar önce nasıl kazanacağını bulmadan savaşa girmezler”.
Rota: Mollafenari- Teke- Darlık- Bıçkıdere- Göçbeyli, Kısa tur
Öğlen saatlerinde plansız çıktım yola. Kısa bir süre sonra kendimi sanayinin içinde, iş makinelerin bozduğu yollarda buldum. Tuzla’dan kaçmak için fazla seçeneğin yok zaten. Neyse ki kısa sürdü, biraz trafik ve tozdan sonra kendimi Balçık’ta buldum ve kırsal yollar başlamıştı. Yazıma başlamadan önce şunu söylemeliyim ki, köy yollarında özellikle köy giriş ve çıkışlarda mutlaka tabela uyarısız kasislerle karşılaşabilirsiniz. Dikkatli olun.
150 Km
Rota: Tuzla- Ağva- Şile- Üsküdar, İstanbul gezisi
Tuzlada başlayan yolculuğumuz kısa mesafe katettikten sonra bizi şehirden uzak doğa ile baş başa enfes bir yere getirdi. İlk durağımız Teke köyü. Ufak bir köy kahvesinde tüm o motor gürültüsünü bastıran sessizliği ve tezek kokuları eşliğinde çaylarımızı yudumladık. Aslında köy dahi olsa orada yeni neslin hiçte modernize olmamış bir tutum sergilemediğini farkettik. Eski topraklar ise başkaydı sıcak davranışları ve hoş muhabbetleri vardı. Teke köyünden sonra yol bizi, tatlı virajları ve çok güzel manzaraları ile Ağva’ya kadar getirdi. Öyle eşsizdi ki sanki bizi içine çekiyormuş gibi duraklayıp fotoğraf bile çekemedik. Ağva’ya geldiğimizde sis bastırmıştı ve dolayısıyla havada hissedilir bir soğukluk vardı. Biri sanki buzdolabının kapısını açık unutmuş gibi 🙂
230 Km